16

AHİ

EVRAN

AKTÜEL 

mazı kılınan câmi

24

 ve Mescid-i 

Nebevî inşâ edilinceye kadar 

Müslümanların Cuma namazı-

nı kıldıkları Medine’deki câmi 

ile vakit namazlarını kıldıkları 

mescitler

25

  hakkında isimlerin-

den başka ne plânları ve ne de 

mimarîlerine ait herhangi bir bil-

giye sahibiz.

Müslümanlara Kâbe’de ibadet 

etme yasağı getirilmeden önce, 

Hz. Ebû Bekir ve Ammar bin Ya-

sir özel durumları sebebiyle 

ibâdetlerini, evlerinin avlularında 

oluşturdukları husûsî mescitler-

de yapıyorlardı.

26

  Daha sonrala-

rı Müslümanlara Kâbe’de ibadet 

etme yasağı konulunca da Hz. 

Peygamber ve sahabîleri ibadet-

lerini, Kâbe’ye daha yakın olan 

sahabî Erkâm’ın evinde yapmaya 

başladılar.

27

 Böylece, zarûretten 

dolayı, Mekke’de ortaya çıkan 

İslâm mâbedinin ilk çekirdeği, 

Kuba’da inşâ edilen Kuba Mesci-

di ile daha da belirginlik kazana-

rak, Medine’de yapılan Mescid-i 

Nebevî ile “İslâmın İlk Câmi Mo-

deli” ortaya çıkmıştır. 

Hz. Peygamber, 622’de Medine’ye 

hicretiyle birlikte aile efrâdı için 

ev ve bir mescit yapılmasını iste-

miştir. “Ev Mescidi” olarak da isim-

lendirilen

28

 Mescid-i Nebevî, her 

kenarı 100 zira’ uzunluğunda, alt-

tan 3 arşın kısmı taştan, üstten 4 

arşınlık kısmı ise kerpiçten olmak 

üzere 7 zira’ yüksekliğinde çevri-

len kare plânlı bir avlu şeklinde 

inşâ edildi. Bu avluya, doğudaki 

Bâb-ı Cebrâil, batıdaki Bâb-ı Atîk 

ve güneydeki Bâbü’s-Selâm adlı 

kapılardan girilmekteydi. Kıble 

duvarı önünde, hurma kütükleri 

üzerine oturan iki sıradan oluşan 

bir gölgelik mescidin harim kıs-

mıydı.   Avlunun güney doğu kö-

şesine Hz. Peygamberin zevcele-

ri için ilk etapta iki tane hücre ya-

pılmıştı. Daha sonraları bu hücre-

lerin sayısı ihtiyaca binâen doku-

za kadar çıkarılmıştır. Ayrıca, av-

lunun güney tarafına, Mekke’den 

hicret eden kimsesiz ve fakir mu-

hacirler için de, daha sonraları bir 

ilim ve irfan yuvasına dönüşecek 

olan, üzeri hurma dalları ve yap-

rakları ile bir gölgelik (zulla) şek-

linde örtülen suffe yapılmıştı. Ze-

minine ince kumların döşendi-

ği mescidin mihrap ve minare-

si yoktu. Ancak câminin kıblesini 

işaret etmek için kıble duvarına 

bir işaret konulmuş, ezan da mes-

cidin damında okunmaktaydı. 2 

Ocak 624’de kıblenin Kudüs’ten 

Kâbe’ye çevrilmesiyle birlikte, 

“Suffe” kısmı güneyden kuzeye 

harim de kuzeyden güneye alın-

mış ve güneydeki kapı kapatıla-

rak kuzey duvarına açılmıştı. Av-

lunun ortasında Müslümanların 

abdest almaları ve orada ikâmet 

edenlerin su ihtiyacını karşılamak 

amacıyla bir de kuyu bulunmak-

taydı.

29

 

İlk şeklinden günümüze, Hz. 

Peygamber(s.a.v) vefat etti-

ğinde defnedildiği Hz. Aişe’nin 

hücresi olan bugünkü Ravza-i 

Mutahhara’nın 

bulunduğu 

mekân dışında,  hiçbir şey kalma-

yan Mescid-i Nebevî bir mimârî 

üslup ve kâideler manzumesi 

getirmemiştir ama, asırlarca de-

vam edecek olan çok direkli câmi 

plânını hediye etmiştir.

30

  Ayrıca, 

Mescid-i Nebevî suffasıyla daha 

sonraki medreselerin ve tekke-

lerin, hücreleriyle meşrutaların 

ve sarayların, su kuyusuyla şadır-

vanların, gerektiğinde yaralıların 

tedavi edildiği yer olması nede-

niyle de dârüşşifâların habercisi 

ve öncüsü olmuştur.

31